Enver Yücel Antalya Ekspres Gazetesi’nden Tülin Korkutelmalıoğlu’na verdiği röportajda Bahçeşehir Üniversitesi, Bahçeşehir Koleji ve Uğur Dershanelerinin hikayesini anlattı:
“Yatılı Haydarpaşa Lisesi öğrencisiyken üniversiteye hazırlık için gittiği 3 derslikli Uğur Dershanesi’ni satın aldı. 50 liraya satın aldığı dershaneyi, 10 taksitle ödedi. Sekretaryasını, temizliğini ve pazarlamasını üstlendiği dershanesine, kolej ekleyen Enver Yücel’in, şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkenti Washington’da, Beyaz Saray’ın hemen yanı başında üniversitesi var. Kanada, Almanya, İtalya, Hong Kong’da yer alan BAU kampüsleriyle, dünya çapında eğitime katkılar sağlayan örnek girişimci, bu katkılarından dolayı BM tarafından ‘Küresel Eğitime Katkı’ Ödülü’ne de layık görüldü.
“Dünyanın en iyi binalarını da yapsak, altın kaplamalı binalar da inşa etsek, bunun hiçbir önemi yok. Önemli olan öğrenciye el veren, ona dokunan öğretmendir ”diyen Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Kurucusu ve Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’le, Türkiye’deki eğitim sistemini, özel okulları, Temel liseleri, sınav odaklı eğitim sistemini ve Eğitim Fakültelerini konuştuk.
Eğitimin ülkeler için öneminden bahseder misiniz?
Bugün dünya ekonomik krizin çözümünü eğitimde arıyor. Türkiye’de eğitimin, ekonomiyle ilişkisi çok geç algılandı. Türkiye’deki eğitim sistemini TUSİAD, MUSİAD gibi kurumlar “Eğitim ne olacak” diye sorgulamaya başladı. Eğitim bugün çok önemli bir sektör. Dünya ekonomik krizin çözümünü yeniden döndü eğitimde arıyor. Almanya, ekonomideki durağanlığı nasıl harekete geçirebiliri mi, eğitimde arıyor. Türkiye olarak bizde ekonomik durgunluğu, ekonomik gelişmeyi eğitimde aramalıyız.
Türkiye’deki eğitim sistemini değerlendirmenizi istersek, neler söylersiniz?
Dünyanın en iyi binalarını da yapsak, altın kaplamalı binalar da inşa etsek, bunun hiçbir önemi yok. Önemli olan öğrenceye el veren, ona dokunan öğretmendir. Her şey öğretmendir. Öğretmeniniz mükemmelse eğitiminiz bir o kadar iyidir. Öğretmen bu işin her şeyidir. O zaman Türkiye’de her şeyden önce biz iyi öğretmenler yetiştirmeliyiz.
‘Türkiye’de iyi öğretmenler yetiştirmeliyiz’ dediniz. Bunu nasıl başarabiliriz?
Türkiye’de eğitim fakültelerimiz yeniden reorganize olmalıdır. Öğretmen yetiştiren kurumlarımızı mutlaka günün yaşam ve koşullarına uygun hale getirmeliyiz. Öğretmenlerimizi artık yüksek lisans mezunu olarak hayata geçirmeliyiz. Eğitim fakültelerinde, yeniden çağın gereksinimlerine uygun öğretmen anlayışının getirilmesi lazım. Aslında bu yetmez. Uluslararası alanda öğretmen yetiştirmeliyiz.
Dünya ülkeleri sizce uluslararası alanda öğretmen yetiştirebiliyor mu?
Amerika Birleşik Devletleri(ABD) öğretmen adaylarını yurt dışında tecrübelendiriyor. Öğretmenler görev yapmaya 1 sene Afrika ülkelerine gönderiliyor. Bizde de 300 bin öğretmen iş bekliyor. Atama bekliyor. ‘Ben öğretmenim. Ben öğretmen oldum. Beni tayin et’ diyor. Bu kadar genç öğretmene, daha kaliteli eğitim vererek, bütün dünyada öğretmenlik yapmalarını sağlamalıyız. Türkiye’de bugün öğretmenler sadece iş beklentisi içindeler.
Donanımlı öğretmen yetiştirmek adına üniversitelerinizde başlattığınız bir uygulama var.
Türkiye’de başlattığımız bir proje bu… Eğitim fakültemiz bizim okullarımızın içinde artık. Biz okullarımızda üniversite modelini uyguluyoruz. Öğretmen adayı öğrenciler, 3. ve 4. sınıfta okulların içinde bu eğitim ve öğretimi alıyorlar. Uygulamanın okul içinde olması lazım… Eğitim fakültesinin anlayışı Tıp Fakültesi gibidir. Tıp öğrencileri temel dersleri üniversitede, uygulamaları da hastanede yapıyor. Öğretmen adayları da uygulamalı eğitimleri okullarda usta öğretmenlerin yanında almalılar. Eğitim yapısı buna göre reorganize olmalıdır.
Türkiye’de sizce kaliteli eğitim yapılıyor mu?
Türkiye’de eğitimi devlet yapıyor. Bu eğitimi kim denetliyor? Yine devlet denetliyor. Burada bir kalite olabilir mi? Mutfağın aşçısı yemeği yapıyor, hem denetliyor, hem de not veriyor. Böyle olmaz. Dışarı kurumlarının bunu yapması lazım… Eğitimi günümüzde kimin yaptığı önemli değildir. Eğitimin kalitesi önemlidir. Kim yaparsa yapsın, ister yerli, ister yabancı, ister devlet, ister vakıf olsun… Kim olursa olsun, eğitimin kalitesi olsun… Devlet tarafından eğitim kurumları denetlensin. Eğitim ne kadar çok sivilleşirse, kalitesi de o kadar çok artar. Türkiye’de eğitimi sivilleştirmemiz lazım. Eğitimi torna tezgahı olmaktan çıkarmalıyız.
Dünya ülkeleri özel okul sektörüne nasıl bakıyor?
Öğrencinin, bireyin en azından sorgulayan, soran bir anlayışta olması lazım… Eğitimi biz böyle yapamazsak geliştiremeyiz. İngiltere’nin İşçi Partili Bakanı Adonis, yetimhanede büyümüştür. Annesi okutamayınca, başkası tarafından okutulmuştur. İngiltere’deki okulların özelleştirilmesini başlattı. Liselerin %75’i devlet eliyle değil, vakıf ve özel sektöre devredildi.
Özel okulların önemine değindiniz. Türkiye’deki her veli çocuğunu özel okula gönderecek bütçeye sahip olmayabilir?
Türkiye’de ve dünyada her çocuk kaliteli eğitim hakkına sahip olmalıdır. Biz Uğur okulları olarak, geri kalmış yörelerdeki çocukların eğitimine de talibiz. Hatta öncelikle oraya gitmemiz lazım. Dar bölgedeki öğrencilerle özel eğitimlere başlamamız lazım. İngiltere böyle başladı. Bunun parasını devlet verecek. Ülkemizde devletin eğitimi de bedava değil. Bugün devlet en büyük bütçeyi eğitime ayırıyor. Devlet ayırdığı bu kaynağı kendi eliyle kullanmayacak, başkasına kullandıracak. Burada önemli olan bu ülkedeki her çocuğa eşit eğitim hakkı verilecek olması…
‘Türkiye’de eğitimi özel sektöre açmalıyız’ diyebilir miyiz?
Ülke olarak eğitimde çok yeniyiz. Türkiye’de eğitimi bu haliyle kalkındıramayız. Eğitimi özel sektöre de açmalıyız. Dar gelirli ailelerinde çocuklarının da iyi ve kaliteli bir eğitim almalarını sağlamalıyız. Doğudan-batıdan konuşalım. Dar gelirli bir ailenin çocuğu Robert Kolejini kazandı. Bu çocuğun ailesinin parası yok ise, bu çocuk bugünkü sistemde bu okula gidemiyor. Doğru değil. Hiçbir çocuğun önü eğitimde kesilmemelidir. Dilediği yerde okuyabilmelidir.
Ülkemizde özel okullara yeteri kadar rağbet var mı?
Ekonomik olarak baktığınızda; Türkiye’deki öğrencilerin sadece % 3’ü özel okullarda okuyabiliyor. Yani yüz çocuktan 3 tanesi özel okula gidebiliyor. Bu açıdan baktığınızda dünyanın en geri ülkesiyiz… Rusya’da, 25 yılda 0 olan özel okul oranı, bugün %17-18’lere geldi. Rekabet olması lazım… Rekabetin olmadığı yerde kalite olmaz.
Parası olmayan öğrenci burs kazanamazsa özel üniversitelere gidemiyor. Dünyanın bir çok yerinde üniversiteleri olan bir eğitimci olarak bunu adaletli buluyor musunuz?
Türkiye’de 200’e yakın üniversite var. Bunun 70 tanesi Vakıf Üniversitesi… Öğrenci burs kazanamazsa, özel üniversitelere parayla gitmek zorunda… Eğer gitmek istiyorsa, bu öğrencinin parası yok ise, önünün açılması gerekmektedir. Eğitime parası olan parasını verecek, parası olmayanda devlet desteği ile okuyacak. Biz Uğur okulları olarak başından beri bunu savunuyoruz. Her öğrenciye eşit eğitim hakkı diyoruz. O zaman biz toplumsal barışı sağlarız. İşte o zaman biz varlıktan eşit oranda pay alırız. İşte o zaman biz demokrasiyi oturturuz.
Dünyanın birçok yerine eğitim yatırımları yaptınız. Yaptığınız yatırımlardan dolayı ‘keşke’ dediğiniz anlar oldu mu?
Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkenti Washington DC’de, Beyaz Saray’ın yanında üniversite kurdum. Almanya ve Avrupa ülkelerinde açtığım diğer üniversiteler keza… Rekabeti çok severim. ‘Rekabet olursa kalite olur’ derim. Bugüne kadar yaptığım eğitim yatırımlarında manen ve madden ‘Karşılığını alamadım’ dediğim bir yatırama imza atmadım. 48 yıllık bir birikim var ortada… Eğitimde işinizi kaliteli bir şekilde yaptığınız zaman toplum bunu takdir ediyor. Türk toplumu kadar çocuğunun eğitimine düşkün başka bir toplum yok. ABD’de çocuğun eğitimi için ayrılan parasını aile harcıyor, çocuğunu üniversiteye göndermiyor ve üstüne üstlük çocuğunu borçlandırıyor.
Antalya’da büyük bir eğitim yatırımına imza atmaya hazırlanıyorsunuz? Kaygı duyuyor musunuz?
Antalyalı bizim yaptıklarımızı gördüğünde, bizi takdir edecektir. Antalya’ya yapacağım yatırımla ilgili asla kaygı duymuyorum. En iyisini yapacağıma inanıyorum. Uğur Okulları olarak 2015 yılında Türkiye genelinde 200 milyonluk bir yatırıma imza attık.
Dershanelerin temel liseyi dönüşmesini bir eğitimci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dershaneler kapatmak yerine, geçici ruhsatla okula dönüştürüldü. Geçici olarak, 4 yıllığına ortaokul ve ya liseye dönüşüyor. Bu ilelebet tabii ki olamaz. Bu benim kişisel görüşüm. Biz 4 yıl beklemedik. ‘Temel liseler, 2 yıl içinde okula dönüşmelidir’ dedik. Bunu görebilmek lazım… 2 yıl içinde kampüse dönüşelim istedik ve ilk kampüslere dönüşen ilk kurumda biz olduk.
Temel liselerin eğitim verdiği binaları uygun buluyor musunuz?
Uğur okulları olarak özellikle Antalya da temel lise açmadık. Direkt kampüse dönüşüp, daha iyi bir temel eğitim ve öğretim yapalım istedik. Temel liselerin binaları okul için elverişli binalar değil. Öğrencilere en heyecanlı dönemlerinde apartman katlarında eğitim verilmesini doğru bulmuyorum.
Türkiye’de başlatılan 4+4+4 eğitim sistemi sizce oturdu mu?
Öğrenci velileri bu soruyu bana sık sık soruyorlar. Buna bugün başlamıyoruz. 10 yıldır biz 4+4+4 sistemini uyguluyoruz. Burada asıl konu 4+4+4 değil, öğrencilerin erken yaşta okula gidiyor olmasıdır. Türkiye’deki okullarda halan çocuklar erken yaşta okula gidemiyorlar. Okul yaşı 5… Bugün İngiltere’de çocuklar 2 yaşında okula gidiyor. Demek oluyor ki öğrencilerin okula erken gitmelerinde bir mesele yok.
Ülkemizde çocukların erken yaşta okula gitmeleri için sizce okullar hazır mı?
Çocuklar okula tabii ki hazır… Okullar hazır mı? Her okulunuz, 2 yaşındaki çocuğunda okula gitmesine olanak veriyorsa, tabii ki çocuklar okula erkenden gitmelidir. Bahçeşehir Uğur Okullarında çocuklarımız 5 değil, 4 yaşında da okula başlıyor. Çünkü, olması gereken ortamı öğrencilerimiz için hazırlıyoruz.
TEOG, üniversiteye giriş gibi sınavları doğru buluyor musunuz?
Bu sınavların içeriğini doğru bulmuyorum. Sınav mutlaka olmalıdır. Öğretebildiğin konuyu ölçmen lazım… Bunlar sıralama sınavı olmaktan çıkmalıdır. Bu doğru değildir. Doğru olan şudur. Öğrencinin neyi bilmediklerini sınavla ölçmek değil, öğrencilerin neyi yapabildiğinin tabi tutulduğu bir sınav sistemini bulmamız gereklidir.
Sınav odaklı eğitim sisteminden kurtulabilmemiz için ne yapmalıyız?
Dünya sınavlara hazırlık odaklı bir eğitim programından vazgeçti. Bizde bundan vazgeçmeliyiz. Bundan vazgeçebilmemiz içinde, okullardaki yapının eşit olması lazım. Eğer bu eşitlik sağlanabiliyorsa Antalya’da insanlar 3 tane, 5 tane okula girme yarışından, evine en yakın yerdeki okula gidecektir.
O zaman bu yarış neden?
Yarış, rekabet tabii ki olsun… Bu sınav şekline göre olmasın. Öğrenciler iyi bir Anadolu lisesine girmek için TEOG sınavlarında yarışıyor. Anadolu lisesine giriyor. Yine lisenin son sınıfında orayı terk edip, temel liseye geçiyor. Çok büyük saçmalık…
Bu yıl Anadolu liselerinden, temel liselere çok sayıda öğrenci geçti? Temel liseler neden tercih edilmiş olabilir?
Temel liseler dershanelerden dönüştü. Öğrencide son sınıfta üniversiteye hazırlanacağı için hazırlık noktasında dershanelerin kurduğu okullara yöneliyor. Gelin şöyle yapalım. Öğrencilerimizi yine üniversiteye hazırlayalım. Ama okul gibi de öncelikli okullarımız olsun.
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları (BUEK) Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, tek eğitimci olarak Türkiye’dek...
8 yıl önce kurulan Berlin International Üniversitesi’nde bu yıl altıncı kez mezuniyet heyecanı yaşandı. Alman Eğitim Senatosu’ndan alınan akreditasyonlarla 97 farklı...
Huawei’in her yıl düzenlediği uluslararası etkinliklerden biri olan “Huawei Connect”, bu sene 17 Ekim tarihinde Paris’te gerçekleşti. ‘Unleash Digital’ temasıyla d...
Tüm hayatını eğitime adayan Enver Yücel, 1974 yılından bu yana başta Türkiye olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden öğrenciye eğitim hizmeti sundu. Eğitimi dünyanın çözülmesi gereken en önemli problemi olarak gören Yücel, bu amaçla eğitim alanını bir sosyal sorumluluk alanı olarak tanımlıyor.